24 Mayıs 2011 Salı

Teşekkürler Fenerbahçe



2010 - 2011 sezonunu şampiyonlukla kapattıktan sonra sıra bu şampiyonlukta emeği olan herkese teşekkür etmeye geldi.Yönetimden başlayarak futbolculara kadar tek tek teşekkürlerimizi ileteceğiz.Ama önce teknik adamımızın Aykut Kocaman olduğunu unutmayarak rakibimize teşekkür edelim.Sonra yönetime ve futbolculara edelim.



Ligin son saniyesine kadar şampiyonluk heyecanını yaşamamızı sağlayan, göstermiş oldukları oyun sayesinde zirve mücadelesini kaliteli hale getiren başta Şenol Güneş olmak üzere tüm Trabzonsporlulara teşekkür ederiz.Ligin sonunda sadece bir şampiyonun ismi yazmasından dolayı tarih onları anmayacak ama taraflı tarafsız herkes Fenerbahçe ile birlikte şampiyon olduğu konusunda hem fikir.Tekrardan teşekkür ederiz ve bu oyunlarından dolayı tebrik ederiz.



Sıra geldi bizim takıma.Sezon başında attıkları iyi hamlelerle umutlu olmamızı sağlayan ama işlerin iyi gitmemesi üzerine ligde 9 puan geriye düşülen bir ortamda teknik adamına destek vererek takımın toparlanmasında önemli katkısı olan başta Aziz Yıldırım olmak üzere tüm yönetim kuruluna,



Yağmur çamur demeden,her maça giden, takımına "hep destek tam destek" parolasıyla sahip çıkan, işler kötü göründüğü bür anda aldırmayıp takımı motive etmeye çalışasark bu ortamdan çıkarmaya çalışan, şampiyonluğa giden yolda organizasyonlar açısından şampiyonluk ruhunu yakaladığını gösteren ve bu ruhu takıma da aşılayan büyük Fenerbahçe tarafına,


Sezon başında geldiğinde tüm Fenerbahçelileri heyecanlandıran, Daum sonrası oynatacağı oyunla gözümüzün pasını silmesini beklediğimiz ama işler O'nun istediği gibi gitmediği zamanlarda takım şampiyonluktan uzaklaşmaya başlarken bazı şeylerin değişmesi gerektiği düşüncesiyle bir erdemlik sergileyerek oyun anlayışını bir nebze değiştirerek takımın bir düzen içerisine girmesini sağlıyan, şampiyon olmamıza katıkısı yadsınamaz derecede olan soyadı gibi yüreğe sahip olan teknik sorumlumuz Sayın Aykut Kocaman'a,



Bu sezon oynadığı tüm maçlarda kalesini en iyi şekilde koruyan, kalede güven veren hareketleriyle takımın rahatlamasını sağlayan, şampiyonluk yolunda kurtarışlarıyla önemli katkı veren Volkan Demirel'e,



Bu sezon oynadığı bir maç ile ligin tüm kaderini değiştiren, kaleci kurtarışlarının ne kadar önemli olduğunu gösteren, Trabzon'daki penaltının kurtarıcısı Mert Günok'a,



Geldiği sezondan beri canla başla mücadele eden, sahaya koyduğu enerjiyle bizleri kendisine hayran eden, bazen işi biraz abartarak gözlerini döndürerek rakipleri korkutsa da aslında özünde iyi bir adam olan, defansımızın bel kemiği Diego Lugano'ya,



Lugano ile iyi ikili olarak defansımızın geçilmez hale getiren, teknik özellikleri olması sebebiyle bizi defansta bizi rahatlatani kiralık olması sebebiyle gitme olasılığından dolayı bizi üzen Yobo'ya,



Bu sezon sadece ilk maçlarda izleme şansı bulduğumuz ve hakkında bir fikie edinemediğimiz ama bu kadroda olmasından dolayı teşekkürü hak eden İlhan Eker'e,



Gereksiz insan Bilica'ya,



İlk geldiğinde nasıl bir potansiyele sahip olduğu kestirilemeyen, sonrasında şans bulduğ bir maçta herkesi etkileyen ve o zamandan beri formayı kimseye kaptırmayan, bizim Cafumuz Gökhan Gönül'e,



Gökhan Gönül oynamadığı zaman sağ tarafta Aykut Kocaman tarafından şans verildiğinde hiç de sırıtmayan, gelecek için iyi sinyaller veren Okan Alkan'a,



Asıl yeri stoper olmasına rağmen kariyerinde de oynamış olduğu sağ tarafta zaman zaman hücum anlamında sıkıntı yaşasa da elinden geldiğince görevini yerine getiren Bekir İrtegün'e,



Ligin ilk yarısında var mı yok mu denilen, sahada hiçbir şekilde varlık gösteremeyen ama ligin ikinci yarısıyla birlikte ağırlığını koyan, sol tarafın işlemesini sağlayan, kritik maçlarda katkılar bulunan Andre Santos'a,



Kariyeri boyunca sol bek mi sol açık mı diye tartışılan ama genellikle sol bekte oynatılan, Aykut Kocaman'ın O'nu sol açıkta oynattığı maçlarda önemli gollere imza atan Caner Erkin'e,


Sakatlığı dolayısıyla bu sezon fazla forma şansı bulamayan ama hep akıllarımızda olan Uğur Boral'a,



Aykut Kocaman'ın hiç düşünmeden orta saha görev verdiği ve oynadığı dakikaları iyi değerlendirerek Kocaman'ın kafasında bir yere yerleşen Gökay İravul'a,


Geldiği günden beri ne oynadığını çözemediğimiz, zaman zaman iyi oynasa da taraftarlarca eleştirilen Cristian'a,


Deplasmanlardayken Kadıköy'den vurduğu şutlarla önemli gollere imza atan, orta sahada önemli görevler üstlenen Selçuk Şahin'e,


Oynadığı her maçta hırsıyla yaşayan, hırsını sahaya yansıtmadığı zaman performansının düştüğü söyleyen, Fenerbahçe orta sahası denildiğinde ilk akla gelen, Fenerbahçe'nin bel kemiği Emre'ye,


Bu sezon orta sahada önemli işler yapan, çalışkanlığıyla herkesin takdirini toplayan Mehmet Topuz'a,


Sakatlıkların peşini bırakmadığı, bir türlü istediği fırsatları bulamayan Özer Humacı'ya,


Sezon başında transfer edildiğinde Aykut Kocaman'ın oynamak istediği oyunu anlayınca bizleri heyecanlandıran, bir sezon önce Hollanda da şampiyonluk yaşayan, çabuk ama hızlı olmayan bizim küçük afacanımız Stoch'a,


Senelerdir yırtıcı bir kanat oyuncumuz olmamasından doalyı dert yanarken Aykut Kocaman'ı Fransa'dan bulup getirdiği, oynadığı maçlara bir hareketlilik getiren Dia'ya,



Kaçırdıkları goller sonrasında eleştirilen, öyle bir noktaya gelindi ki görmeye bile tahammül edilemeyen ama şampiyonluk yolunda en kritik  golü atınca bir anda sevilen adam haline gelen Güiza'ya,


Nöbetçi golcü diye diye kulübeye mahkum ettiğimiz, genç diyerek büyüdüğüne ikna olmadığımız kritik anlarda göstermiş olduğu performansla görevini en iyi şekilde yapan Semih Şentürk'e,


Kezman, Güiza'dan sonra forvet mevkiisinde adam akıllı birine ihtiyaç duyduğumuz bir anda ilaç gibi gelen, sezona iyi giren ama sonrasında sakatlık ile beraber performansında düşme olan, düşüş olsa da elinden geldiğince mücadelesini yapan, bize Kezman'ı, Güiza'yı unutturan Niang'a,



Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...
Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...Alex...

Attığı tüm goller ve yaptığı tüm asistler için, takıma yaptığı önderlik için binlerce kez Büyük Kaptan Alex'e teşekkür ederiz.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

2011 İspanya GP Pole Pozisyonunda Farklı Bir İsim (Vettel'e kers Engeli)



1. Mark Webber (Red Bull-Renault) 1:20.981
2. Sebastian Vettel (Red Bull-Renault) 1:21.181
3. Lewis Hamilton (McLaren-Mercedes) 1:21.961
4. Fernando Alonso (Ferrari) 1:21.964
5. Jenson Button (McLaren-Mercedes) 1:21.996

Bu kez pole pozisyonunda başka bir isim var.Webber Vettel'in kers sistemindeki problemden dolayı kersi kullanamamasını iyi değerlendirdi ve bu sezon ilk kez takım arkadaşını geride bıraktı.Sıralamaya baktığımızda diziliş normal gözükebilir ama Redbull ile Mclaren arasında 1 saniye fark olması düşündürücü.Hamilton bunu dert etmesi yerinde 3.lükten memnun olduğunu söyledi.Biraz şaşırdım açıkcası.Her ne kadar aracından memnun olmasa da bu açıklmayı yapmasını yadırgadım doğrusu.Yarın iyi bir çıkışla Redbullardan en azından birini geçeceğini düşünüyorum.Özellikle Vettel kersi kullanamazsa sıkıntı yaşar.

Belçika Maçı Öncesi Belirlenen Aday Kadro

football formations

2012 Avrupa Şampiyonası Eleme Grubunda oynayacağımız Belçika maçı öncesi aday kadromuz belli oldu.Belirlenen isimler arasından böyle bir kadro kurdum.büyük ihtimalle bu taktik ve bu isimlerle maça başlayacağız.Aday kadroya çağrılan isimler tartışılabilir diye düşünüyorum.Bazı eksikleri olmasına rağmen ilk 11'e baktığımız zaman ideal kadromuz diye düşünüyorum.

Aday kadro;

Kaleciler: Volkan Demirel (Fenerbahçe), Sinan Bolat (Standaart Liege), Tolga Zengin (Trabzonspor)

Defans: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu (Galatasaray), Serdar Kesimal (Kayserispor), Gökhan Zan (Galatasaray), Servet Çetin (Galatasaray), Egemen Korkmaz (Trabzonspor), Emre Güngör (Gaziantepspor), Çağlar Birinci (Galatasaray), İsmail Köybaşı (Beşiktaş)

Orta saha: Hamit Altıntop (Real Madrid), Burak Yılmaz (Trabzonspor), Gökhan Töre (Chelsea), Selçuk İnan (Trabzonspor), Mehmet Topal (Valencia), Mehmet Topuz (Fenerbahçe), Emre Belözoğlu (Fenerbahçe), Mehmet Ekici (Werder Bremen), Selçuk Şahin (Fenerbahçe), Arda Turan (Galatasaray), Engin Baytar (Trabzonspor)

Forvet: Umut Bulut (Trabzonspor), Cenk Tosun (Gaziantepspor), Semih Şentürk (Fenerbahçe), Kazım Kazım (Galatasaray)

20 Mayıs 2011 Cuma

Ferguson'dan Twitter Açılımı



"Futbolcular söyledikleri şeylerden sorumlular. Kulüp olarak Twitter'ı yasaklamayı düşünüyoruz. Size karşı dürüst olmam gerekirse, orada nasıl vakit geçirdiklerini anlamıyorum. Hayatta yapacak onca şey varken, o siteye vakit ayırmaları mantıksız. Tamamen vakit kaybı."

Alex Ferguson

17 Mayıs 2011 Salı

Kocaman&Alex İlişkisinin Başarıdaki Payı


Sezon başında Aykut Kocaman takımın başına geçtiğinde ilk olarak yaptığı iş kendi oyun felsefesini sahaya yansıtmaya çalışmak oldu.Bunu yaparken bu oyun için engel olarak düşündüğü Alex hakkında bazı açıklamalar yapmıştı.Amacı Alex'i kötülemek değildi.Sadece düşündüğü, oynatmak istediği oyun içerisinde Alex'e yer bulamadığı için bir neden öne sürmek istedi.Bu anlamda düşüncelerini açıklarken bana göre yanlış kelimeler kullandı ve bir anda gergin bir ortan doğmasına neden oldu.Ne demişti Aykut Kocaman?"Son 5 yılda sadece 1 şampiyonluk var."Yani Alex son beş senesinde takıma sadece 1 şampiyonluk kazandırdı ve bu yolda devam edilirse bu durum devam eder demeye çalıştı.O yüzden Alex'i yavaş yavaş rotasyondan çıkarmayı düşündü.Ama düşündüğünü yapamadı.Çünkü Aykut Kocaman'ın söylediklerine kırılan Alex ile Aykut Kocaman arasında gerginlik yaşanmasından dolayı takımda huzursuzluklar başladı.Takımın da kötü oyunu ile puan kayıpları üst üste gelince bu gerginlik tam anlamıyla krize dönüştü.



Sonra ne oldu?Aykut Kocaman takıma yerleştirmek istediği oyun anlayışını o anda benimsetemeyeceğini anlayınca bu yapıdan vazgeçti ve Fenerbahçe'nin son yıllarda süre gelen taktiği üzerinde çalışmaya başladı.Neydi bu taktik?4-4-1-1...Yani Alexli sistem...Aykut Kocaman'ın oyun anlayışındaki bu dönüşü takdir edilemsi gereken bir olay.Çünkü teknik adamlar genellikle kendi oyun anlayışları üzerinde kafa yorarlar, işler kötü gittiğinde ise çıkışı başka yollarda aramazlar, kendi bildiklerini iyileştirme sürecine girerler.Aykut kocaman öyle yapmadı.Gördü 4-4-3 sisteminin şu an için Fenerbahçe'ye uygun olmadığını hemen sistemi değiştirdi.Fenerbahçe'nin alışık olduğu sisteme geçti.Ama tek bir fark vardı.O da Aykut kocaman öncesi bu sistemde oyun merkezi kendi yarı sahasıydı.Şimdi ise Aykut Kocaman ile birlikte oyun merkezi rakip yarı saha oldu.Bu Aykut Kocaman'ın uygulamak istediği sistemin en önemli şatı idi.Bu konuda başarılı olduğunu söylemeliyiz.

Ligin ikinci yarısı itibariyle fiziksel yönden bir kaç kademe yukarı çıkıldıktan sonra Fenerbahçe için her şey daha kolay oldu.Oyun merkezinin ileride kurulmasından dolayı rakipleri bunaltacak derecede yoğun bir pres yapılınca Fenerbahçe topu sürekli rakip sahada çevirmeye başladı ve bu çevirmeyle Alex'in yararlılığı arttı.Daha kolay topla buluştu ve en önemlisi tehlikeli bölgede buluşmaya başladı.Öyle olunca Alex gibi zeka dolu bir oyuncu da topla buluştuğu anda ya gol attı ya da güzel bir pasla arkadaşlarına servis yaptı.Fiziksel olarak iyi hale gelmesiyle birlikte Alex'in de skora katkısı artınca ligin ikinci yarısındaki 15/16 gibi bir galibiyet sayısına ulaşıldı.Bu dönemde Alex ile Aykut Kocaman arasındaki buzlar eridi, bu gerginlikten etkilenen Santos ile konuşularak takıma kazandırıldı, bence en önemlisi Aykut Kocaman'ın Alex hakkındaki söylemleri değişti.Daha birleştirici bir hal aldı.Bu anlamda Fenerbahçe'nin özellikle ikinci yarıdaki çıkışında Aykut Kocaman'ın sistemini değiştirme erdemliğini göstermesi ve Alex ile olan gerginliği sonlandırarak takımın huzura kavuşması ve birlikteliğin sağlanması etkili oldu diye düşünüyorum.

Son olarak Aykut Kocaman'ın 5gol atan Alex hakkında söylediklerini paylaşalım.Söylediklerine bakınca sezon başından beri nelerin değiştiğini göreceğiz.

"Takımımızın gelmiş geçmiş en önemli oyuncularından birisi. En önemli şeylerden birisi bu. Takımımıza büyük hizmetler sundu, sunmaya da devam ediyor. Bu 5 golden sonra şahsım adıma Fenerbahçeliler adına tebrik ediyorum.’’

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Bir Şişe Alex İle Şampiyonluğa



Maraton'un son 100 metresine geldik.İki takım ipi önde göğüslemek için büyük mücadele veriyor.Hakikaten bu iki büyük kulübü de kutlamak gerekiyor.Peki 100 metreye gelmeden önce neler yaşandı ona bakalım.Trabzonspor hafta içinde kupa finaline çıkan ve penaltılarla kaybettiğinden dolayı üzüntüsü bir kat daha artan İBB ile karşılaştı.Daha 10. dakikada skoru 2-0 a getirerek maçı bitirmiş oldu.Ondan sonrası formalite halini aldı.Trabzonlular Kadıköy'den istedikleri haberi alamayınca motivasyonları biraz düştü ve bu dakikalarda İBB önemli fırsatlar buldu ama değerlendiremedi.Bu maç hakkında söylenmesi gereken şey Trabzon'daki son maç olması sebebiyle stadın full çekmemesi.Açıkcası ben kapalı gişe olması bekliyordum ki açıklamalara göre 7000 kişilik boşluk varmış.Neyse bize bir laf düşmez ama açıkcası bu sezonki göstermiş olduğu performanstan dolayı en azından maç sonunda teşekkür etmek için kapalı gişe yapmak gerekiyordu.

Fenerbahçe'ye gelirsek maraton yarışlarını izlemişseniz anımsarsınız.Maraton yarışlarında oyuncular bir miktar su kaybı yaşadıklarından dolayı koşu yolunun kenarlarında belli aralıklarla sular koyulur ve atletler su kaybını bu masalardan şişelerle su alarak gidermeye çalışır.Fenerbahçe de dün akşam zor bir maç olacağı beklenen Anakaragücü maçı öncesi sanki bir şişe Alex içmiş gibi sahaya çıktı.Sahaya çıktıktan 27 dakika sonra etkisini yavaş yavaş göstermeye başladı.Önce aklını kullanarak aldığı penaltı, arkasından güzel bir pasla topu Niang ile buluşturup penaltı yaratması, o da yetmedi bu sezon kalpten oynayan ve frikiği kullanmak isteyen Mehmet Topuz'u biraz da kırarak güzel bir frikik golü, en son olarak da kırdığı Mehmet Topuz'un pasıyla birlikte ceza sahasına girerken güzel bir vuruş ve golü...Alex hakkında daha ne söylemek gerekir ki.Bu zamana kadar göstermiş olduğu performansla tarihin en iyi yabancısı olarak adlandırılması, heykelinin dikilmesi son derece doğal.Sadece Alex'ten bahsetmek olmaz.Hiç görmeye alışmadığımız bir an yaşandı.Bekir ceza sahasında rakibini çalımlayıp gol attı.Gökhan Gönül, Mehmet Topuz, Lugano, Emre...Ayakta alkışlamak gerekiyor.

Alex sayesinde bir maçı daha geçtik ve önemüzde son bir maç kaldı.Sivas deplasmanı...Yaşadığımız acı tecrübelerden sonra bu sefer şampiyon olacağımızı düşünüyorum.Şampiyonluk 1 kaçar, 2 kaçar, 3. de kaçmaz.Sadece ikinci yarıdaki oyunumuzu sergileyelim yeter.Sergilersek zaten sonuç kendiliğinden gelecektir.Pazar gününü sabırsızlıkla bekliyoruz.

15 Mayıs 2011 Pazar

Kazanan ile Kaybeden Yan Yana


Bu fotoğraf o kadar şey anlatıyor ki.Kaybedenin kazanana nasıl baktığının bir göstergesi olarak görüyorum.Daum kurtarıcı olarak geldiği Eintracht Frankfurt'u kümeden düşmesine engel olamadı.Bunun verdiği üzüntüye bir de kazananın zafer kutlaması eklenince üstüne hikayeler yazılabilecek bir bakış atmış.Peki Daum ne yapmış diye bakalım.Daum Frankfurt'un başında 7 maça çıkmış ve sadece 3 puan almış.Wolfsburg, Werder Bremen ve Bayern Munich'ten bir puan alabildi.Kurtarıcı olarak geldiğinde bir takımda 7 maçta 3 puan almak hakikaten hayal kırıklığı.Kazananı kutluyoruz, kaybedene bir alt ligte başarılar diliyoruz.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Üç-Beş Kendini Bilmezin Maliyeti...



Geçen hafta Bursaspor - Beşiktaş maçı öncesi çıkan olaylara verilen cezalar açıklandı.Biraz ağır bir ceza olduğunu düşünüyorum ama bir noktadan sonra bu cezalar bir şeyler ifade etmeyeceğini anladım ve o yüzden verilen cezalar hakkında konuşmayacağım.Daha çok o üç-beş kendini bilmezin takımlara verdiği zararların birinden bahsedeceğim.

Ligin ilk yarısında oynanan bir maça gidelim.Daha doğrusu oynanamayan bir maça.Hatırlayacağınız üzere Gaziantepspor - Bursaspor maçında atılan yabancı madde yüzünden hakem maçı tatil etmişti.Daha sonra açıklanan kararda Gaziantepspor hükmen yenik sayıldı.Yani sahadan 0-3 yenik ayrıldılar.O zamanlar yabancı maddeyi atan hakkında kendini bilmez dedik ve ceza vermedik.Neyse zaman çabuk geçti ve ligin ikinci yarısındaki Bursaspor - Gaziantepspor maçı geldi.Gaziantepspor deplasmanda rakibini 1-4 yenerek 3 puanı aldı.Bu iki maçtan neden bahsediyorum?Çünkü bu iki takım 3.lük için çekişiyorlar ve şu anda puan puanalar.Yani ikili averaj uygulanacak.Peki ikili averaj ne durumda?4-4 eşitlik var.İlk maç 0-3, ikinci maç 1-4.Bu durumda o kendini bilmezin attığı yabancı madde yüzünden Bursaspor 0-1 öndeyken tatil edilen ve Gaziantepspor'un hükmen yenik sayılarak skorun 0-3 olarak tescillendiği maç daha da önem kazanıyor.O kendini bilmez maçı katletmese belki de Gaziantepspor maçı kazanacaktı veya en fazla 2 fark yiyecekti.Bunu bilmemiz mümkün değil ama en azından bunu düşünmemiz gerekiyor.

O kendini bilmez o zamanlar o yabancı maddenin takımına sadece 0-3lık bir yenilgiyle zarar verdiğini düşünüyordu ama ligin sonuna geldiğimizde bir bakıyor ki takımına verdiği zarar daha fazlası.Zararları sayarsak; ligde 3. olan takıma 9-10 milyon lira, 4. olan takıma 6-7 milyon lira veriliyor.Yani maddi anlamda yaklaşık 3 milyon lira fark var.Ayrıca 4. olan takım sezonu 15 gün erken açıyor.Erken açıldığından dolayı planlamayı ona göre yapmak gerekiyor, transferlerin zamanı ona göre belirlenmeli.Yani kısa bir zamanda yapılacak işler katlanarak birikiyor.

Bu detaylardan sonra o kendini bilmezin, yanlış hatırlamıyorsam kol saati olabilir yanlışsam düzeltin, attığı yabancı maddenin maliyet ile o maddenin atılamsından dolayı Gaziantepsor'a çıkan maliyeti karşılaştıralım.Bir tarafta 50-100 liralık saat diğer tarafta 3 milyon lira ve sezonu 15 gün erken açma...Şimdi o kendini bilmez otursun takımına verdiği zararı bir kez daha düşünsün.Ben ne yaptım desin.Böyle diyoruz da acaba ben ne yaptım diyecek mi?Yoksa gelecek sezon yazın o sıcağında sezonu 15 erken açtığında tan anlamıyla çalışamayacaklarından dolayı olası başarısızlıklarda takımını mı suçlayacak?Yüzsüz insanlar gibi...O kendini bilmezi vicdanı ile baş başa bırakıyorum.

Taurasi'nin Garip Tercihi



Birkaç gün önce ilginç bir transfer haberi duyuldu.Haber Taurasi Galatasaray'da şeklinde idi.Gerçekten çok şaşırdım.Şaşkınlığımın sebebi nasıl olur da bize gelmez değildi.Penny Taylor ile 1 yıllık sözleşme imzalayınca açıkcası Taurasi de gelir diye beklentiye girmiştik ama Taurasi'nin açıklamalarına bakarak pek de umutlanmamamız gerektiğini anlamıştık.Gelir mi gelmez mi derken maalesef Taurasi Galatasaray'ı seçti.Neden maalesef diyorum?Çünkü Taurasi doping yaptı diye seçlanırken biz Fenerbahçeliler olarak O'na destek olmuştuk.Taurasi'nin böyle bir şey yapmayacağını ve gerek de olmadığını söylemiştik.Dopingli çıktığına inanamamıştık.Biz taraftar ve yönetim olarak O'nun yanındayken bazı kesimler Taurasi'nin doping konusunda o kadar eminlerdi ki bu olayın üstüne gidip Fenerbahçe yönetiminin olayı kapatmasını engellemeleri konusunda aynı fikirdeydiler.Biz Taurasi için yapmaz derken o kesim dopingçi etiketini çoktan yapıştırmıştı.Bizler doping yapmadığı ortaya çıkınca bu yanlışı yapanlara hayallerimizi çaldıkları için kızarken o kesim kesin bir dolaplar dönmüştür, bir alışveriş olmuştur diyerek o yanlışlığı başka yerlere çektiler.

Tüm bunlar ortadayken Taurasi Fenerbahçe'nin yanında olmadığını, bu dönemde yalnız bırakıldığını ve kimsenin kendisiyle iletişime geçmediğini söyleyip; kendisine o dönemde demedik laf bırakmayan, hiçbir zaman doping yapmadığına inanmayan, ilk numunesi çıktığında hemen dopingçi etiketini uygun gören, yanlışlık yapıldığı açıklanınca bunun arkasında başka işler olduğunu söylemekten çekinmeyen bir takıma nasıl gider, nasıl o takımın formasını giyer anlayabilmiş değilim.Demek ki Taurasi'nin düşünce yapısı böyle imiş.Zor günlerde O'nun için elinden geleni yapanların yanında olmaktansa kendisine hakaret edenlerin yanında olmayı tercih etmek O'nun düşünce yapısında normal bir şeymiş.

Taurasi'nin Galatasaray'a gitmesinden dolayı bunları söyledikten sonra bazı Galatasaraylılar bize kızacaklardır.Aylar önce iyi iken şimdi mi kötü oldu diyeceklerdir.Hayır bizim Fenerbahçeliler olarak karşı çıktığımız o günlerde her şeyi söyleyenlerle nasıl yan yana gelmeyi kabul edersin.Yoksa hiçbir şekilde doping olayı olmasaydı o zaman Taurasi Galatasaray'a gitseydi emin olun tüm samimiyetimle söylüyorum bir şey demezdi.Tercihidir derdim geçerdim.Ama bu transfer hikayesi öyle değil.O yüzden bu dediklerime katılırsınız katılmazsınız orasını bilemem ama bana göre Taurasi kendisine yakıştıramadığım bir olaya imza attı.Ama yine de Taurasi'ye başarılar dilerim gelecek sezon için.Başarılar diliyorum çünkü biz o kesim gibi değiliz.Yeri geldiği zaman başarılar dilemesini de biliriz.

Liverpool'un Teknik Adam Tarihi

 
 William Barclay and John McKenna 1892-96
 

 Tom Watson 1896-1915


David Ashworth 1919-22


Matt McQueen 1923-28

 
 
George Patterson 1928-36






George Kay 1936-51




Don Welsh 1951-56





Phil Taylor 1956-59

   
Bill Shankly 1959-74

  
Bob Paisley 1974-83

  
Joe Fagan 1983-85

  
Kenny Dalglish 1985-91

  
Graeme Souness 1991-94

  
Roy Evans 1994-98

  
Gerard Houllier/Roy Evans 1998 

  
Gerard Houllier 1998-2004

  
Rafael Benítez 2004-10

  
Roy Hodgson 2010-2011  

  
Kenny Dalglish 2011 ...