25 Ekim 2013 Cuma

Kötü Başlangıcın Sonu Mağlubiyet

Eurolig'de gruptaki ikinci maçında evinde son iki sezonun şampiyonu Olympiakos ile karşılaşan Galatasaray kötü ilk yarının ardından ikinci yarıda öne geçmesine rağmen son çeyrek tecrübeli rakibi karşısında zorlandı ve maçı 67-78 kaybetti.

Maçın büyük bölümünde istediğini yapamamasının cezasını çekmiş oldu Galatasaray.İlk yarıda Arroyo'nun ortalıkta görünmemesi, Gordon'un gününde olmaması Galatasaray'ı fazlasıyla zorladı ve maçın büyük bölümünde hep kovalayan oldu.Özellikle üçüncü çeyrekte Arroyo'nun kıpırdanmasıyla hem içeriden hem de dışarıdan bulduğu sayılarla öne geçmeyi başarsa da hem rakibinin son periyot oynama tecrübesinden hem de Olmypiakos'u yakalamak için verilen mücadele sonucunda fiziksel yorgunluk Galatasaray'ın maçın sonlarına doğru oyundan kopmasına neden oldu.

Maçı kaybetmiş olabilir ama özellikle üçüncü çeyrekteki görüntü umut vericiydi.Gerekli dersler alındığında Galatasaray başarılı sonuçlar alacaktır.Bu tür maçları ikinci tur maçları için bir hazırlık niteliğinde görmek gerekiyor.Asıl mücadele orada verilecek çünkü.

Allah Rahmet Eylesin


Tüm spor camiasının başı sağolsun.

20 Eylül 2013 Cuma

En Karlı Ülke İsviçre Oldu

Şampiyonlar ligi ve avrupa liginde ilk mafta geride kalırken ülke puanı sıralamasında işler kızışmaya başladı.Bir adım önde gözüken Belçika'yı izleyen Türkiye, İsviçre ve Yunanistan ilk 12'de yer almak için mücadele ediyorlar.

Şampiyonlar liginde mücadele eden Galatasaray evinde Real Madrid'e yenilerek bu hafta ülke puanına bir katkı yapamadı.Avrupa liginde ise Trabzonspor deplasmanda galip gelerek 0.4 puan getirdi.Gelen 0.4 puan ile birlikte Türkiye ilk haftayı 30.400 puan ile 11. kapattı.

Sıralamada bizim önümüzde yer alan Belçika avrupa kupalarında 4 temsilcisi ile temsil ediliyor.Şampiyonlar liginde Anderlecht ve avrupa liginde Standart Liege ilk maçlarını kaybetti.Avrupa liginde mücadele eden Zulte Waregam ilk maçında berabere kalırken Genk ilk maçında galip geldi.Belçika bu hafta 0.6 puan kazandı ve haftayı 33.300 puan ile 10. kapattı.

Türkiye gibi avrupada iki temsilcisi bulunan Yunanistan 0.4 ülke puanı kazanarak haftayı 29.400 puan ile 13. sırada tamamladı.İlk 12 dışında yer alan Yunanistan için kritik bir sezon olacak.Eğer sezon sonunda ilk 12'de yer alamazlarsa şampiyonları direk oalrak şampiyonlar ligine katılamayacak.

İlk 12'de yer alma mücadelesinde bu haftayı en karlı kapatan İsviçre oldu.İsviçre'nin avrupada mücadele eden 3 temsilcisi de bu hafta galip gelerek maksimum puanı kazandırdı.İsviçre alınan 3 galibiyet ile 1.2 ülke puanı kazandı ve haftayı 30.225 puan ile 12. kapattı.

İsviçre bu haftaki atağı ile hem Türkiye'yi yakaladı hem de Yunanistan ile arayı açtı.Türkiye açısından bakacak olursak Trabzonspor galibiyetinin yanına Galatasaray'dan gelecek bir beraberlik olsaydı daha iyi olurdu ama Trabzonspor'un galibiyeti de biraz olsun toparladı.Türkiye ve İsviçre'nin bir avantajları var.Belçika temsilcisi Anderlecht ve Yunanistan temsilcisi Olympiakos aynı grupta yer alıyorlar ve birbirlerinden puan çalacaklar.Bu durumu İvsiçre ve Türkiye iyi değerlendirirse Belçika'yı yakalama ihtimalleri olabilir.

Öyle bir durumdayız ki maalesef her hafta ülke puanı ne durumda diye bakmamız gerekiyor.Umarım ikinci maçlarla birlikte avrupadaki temsilcilerimiz Galatasaray ve Trabzonspor kazanırlar ve ülke puanı açısından bu sezonu kurtarabiliriz.

10.Belçika 33.300
11.Türkiye 30.400
12.İsviçre 30.225
13.Yunanistan 29.400

8 Eylül 2013 Pazar

Olimpiyat İçin Ciddi Hazırlık Şart


2020 olimpiyatı için Tokyo ve Madrid ile yarışan İstanbul Tokto ile finale kaldı ama daha hazır gibi görünen Tokyo seçimi kazandı ve 2020 olimpiyata ev sahipliği yapacak.Ev sahipliğini Tokyo'ya kaptırmamızdan sonra hayal kırıklığını fazla uzatmadan 2024 için hazırlıklara başlamak gerekiyor ki komiteyi ikna edebilelim.

İstanbul'un kaybetmesinden sonra neden olarak çeşitli şeyler gösteriliyor ama asıl nedenler üzerinde konuşulmuyor.Komite değerlendirme yaparken elbette ülkenin içinde bulunduğu tüm koşulları dikakte alır ama komite için asıl önemli olan olimpiyat ruhunun olup olmadığı ve olimpiyata ev sahipliği yapacak kapasitenin olup olmadığıdır.

Komitenin ev sahibini belirlerken üzerinde durduğu konulardan biri ulaşımdır.Ev sahipliği yapacak olan şehirde sporcuların ve seyircilerin tesislere rahat bir şekilde ulaşılabilmesi için altyapınızın iyi olması gerekiyor.Şehirin metro ağlarıyla örülmesi ve ulaşımda zaman kaybının kısıtlanması komite tarafından dikkate alınır.Ulaşım konusunda aday şehirlere baktığımızda İstanbul diğer şehirlere göre geride olduğunu söyleyebiliriz.

Diğer bir konu şehirdeki tesislerin sayısı.Olimpiyatta var olan branşların yapılacakları yerler ve sporcuları kalacakları yerler konusunda yeterliliğinizde seçimde bir faktör olarak değerlendirilebilir.İstanbul olarak yapılacak olan tesisleri gösterirken mesela Madrid hazır olan tesislerini ön plana çıkardı.Yani tesis konusunda da önde olduğumuz söylenemez.

Bir şehre, bir ülkeye olimpiyat verilirken o ülkenin spor geçmişi çok önemli bir rol oynuyor.Çünkü olimpiyat hiçbir organizasyona benzemez.Olimpiyat dediğin zaman sadece tesislerin yetmiyor, üstüne bir de spor kültürü eklemen gerekiyor.Geçmiş başarıların ve geleceğe olan yatırımın etkisinin fazla olduğunu düşünürsek Tokyo ve Madrid öne çıkması ve İstanbul'un olimpiyat için güçlü olamamasının nedeni olarak bunu kabul edebiliriz.

Olimpiyatlarda seyirci de çok önemli bir konu diye düşünüyorum.Tokyo ve Madrid bir adım önde gibi gözükse de İstanbul da genç bir nufüs olma avantajını kullanarak yaratacağı sinerji ile seyirci sayısında diğer iki aday şehirden geri kalmaz diye düşünüyorum.Ama bir spor kültürünün olmaması İstanbul için eksi olduğu aşikar.

Son olarak ise sporda doping ve ırkçılık konusu seçim noktasında önemli etkiye sahip.Türkiye olarak yaşadığımız doping olayları, ırkçılık olayları, üstüne bir şike olayları ülkenin spor imajını olimpiyat seçimi öncesi bozduğunu söyleyebiliriz.Güre, halter, bisiklet, basketbol ve olimpiyatın en önemli branşı olan atletizmde yaşanılan doping olayları komiteyi çekingen davranmaya itmiş olabilir ki ittiğini düşünüyorum.Bu konuda Madrid de çok sıkıntılar çektikleri için bu konuda sorulara maruz kaldılar ama Tokyo ile ilgili hiçbir doping dolayı olmadığından doalyı o konuda rahattılar.

Olimpiyatın verilmesinde dikkate alınan ulaşım, tesis, spor kültürü, seyirci sayısı ve doping-ırkçılık gibi dallarda İstanbul hiçbirinden tam anlamıyla hazır olmamasından ötürü zaten geride başlamıştı.Aslında Türk heyeti de bunun farkında olduğu için bir şans verilmesi noktasında konuşmalar yaptılar.Ama sadece umut satarak olimpiyatları alamazsınız.

O yüzden yukarıda saydığım dallarda Tokyo daha hazır olduğundan dolayı olimpiyatı hak ettiğini söyleyebilirim.İstanbul ise eğer vaad edilen tesisler yapılır ve altyapı güçlü hale getirilirse 2024 olimpiyatı için güçlü bir aday olacağını düşünüyorum.Olimpiyatlara ev sahipliği yapabilmek için öncelikle eksikliklerimizin hapsini olamsa bile en azından önemli bir bölümünü tamamlamalıyız ki komite desin ki İstanbul herşeyi ile hazır ve olimpiyatı hak ediyor.Umarım 2024 olimpiyatı için gerçekten iyi bir şekilde hazırlanırız ve İstanbul olimpiyata ev sahipliği yapar.

4 Eylül 2013 Çarşamba

Max Kruse Kaldığı Yerden Devam Ediyor


Geçen sezon Freiburg'un başarısında payı olan Max Kruse sezon başında B.Mönchengladbach'a transfer oldu ve yeni takımında da kaldığı yerden devam ediyor.Ligde oynanan Bayern ve Leverkusen deplasmanlarında skora katkı yapamasa da evlerinde oynadığı Hannover ve Werder Bremen maçlarında 2 gol ve 2 asist istatistiğine ulaştı ve takımını taşıyacak gibi duruyor.

Eylül ayı içerisinde oynanacak olan Hoffenheim, Braunschweig ve Augsburg maçlarını hem B.Mönchengladbach açısından hem de Max Kruse açısından takip etmekte yarar var.Geçen sezon sergilediği performansın aynısını B.Mönchengladbach'da göreceğiz gibi duruyor.

Başlangıç İyi Olmadı

Maçın sonu nasıl olacak bilmiyorum ama şunu söylemek gerekirse Milli Takım iyi başlayamadı ve şutların girmemesi dışında hiçbir oyuncu maça tam anlamıyla odaklanmış değil gibi gözüküyor.İlk maç olması sebebiyle bunu normal karşılamak gerekir.Her zaman başlangıçlar zor olmuştur ama bu kadar kopuk oynamayı nasıl açıklarlar bilemiyorum.Bir de kötü oyunun nedeni olarak gösterilemez ama kadroda düşünülmeyen Cenk Akyol bu maçta şutör olarak yer alsaydı Ömer Onan'ın sakatlığı sonrası kadrodan çıktıktan sonra şutör eksikliğini giderebilirdi.İçeriye gömülen bir takımı açmak için dışardan sayı bulmak şart ve ilk maça baktığımızda bunu başaran yok maalesef.Umarım bu görüntü ilk maçta kalır ve turnuvanın geri kalan maçlarında daha iyi oynarız.

30 Ağustos 2013 Cuma

Zor Ama İmkansız Değil


Şampiyonlar ligindeki temsilcimiz Galatasaray kura çekimi sonrasında b grubunda yer aldı ve rakipleri Real Madrid, Juventus ve Kopenhang oldu.Gruba baktığımızda liginde son iki sezonun şampiyonu olan Juventus ve her sezon şampiyonlar ligi kupası için favoriler arasında yer alan Real Madrid'in olması Galatasaray için bir dezavantaj olarak görülebilir ama Galatasaray'ın mevcut kadrosu bu iki takımla mücadele edecek kadar kaliteli olduğunu düşünüyorum.

Galatasaray bu gruptan çıkması için ilk olarak Kopenhang ile oynayacağı maçlardan 6 puanı çıakrması gerekiyor.Kopenhang karşısında olası puan kaybı Galatasaray'a faturası ağır olur diye düşünüyorum.Evinde oynayacağı Real Madrid ve Juventus maçlardan en az birisini kazanırsa(Juventus galibiyeti daha iyi olur) gruptan çıkma şansını arttırır.

Galatasaray şampiyonlar ligine evinde Real Madrid maçı ile başlamayı avantaj olarak kullanıp puan almayı başarırsa hem yakalayacağı hava ile hem de çok önemli puan almasıyla birlikte gruptan çıkmayı başarabilir.Umarım Bu zorlu gruptan çıkmayı başarır ve ülkemizin içinde bulunduğu bu ortamdan biraz olsun çıkmayı başarırız.Galatasaray'a başarılar diliyorum.

27 Ağustos 2013 Salı

Profesyonel Olmayan Volkan Şen


Gerçekten öyle bir futbol ortamımız var ki futbolcuya, hakeme edilen küfürleri normal karşılıyoruz ve ne var ki bunlar doğal şeyler diyerek savunuyoruz.Ama bunu savunanlar dışarıda buna benzer bir şey karşılaştığında öldürmeye kadar gidiyorlar ve o zaman bunlar doğal bir şey demeyi bırakıyorlar.

Volkan Şen'e edilen küfürleri doğal karşılamak, Volkan Şen'in bu duruma tepki göstermesini ve oyundan çıkmak istemesini “profesyonelce” bulmamak ne kadar akılcı bilemiyorum.Futbolcuları para verilen eşya olarak gördüğünüz vakit elbette Volkan Şen'in sahayı terk etmesini doğru bulmayabilirsiniz ama bir insan olduğunu baz alırsanız ben de olsam aynısını yaparım noktasında tavır alırsınız.

Volkan Şen'i eleştirenler acaba oyuncunun o günkü, o anki hislerini biliyorlar mı?Duygusal açıdan iyi durumda olup olmadığını biliyorlar mı?Futbolcuya robot olarak bakarsan elbette duyguların senin için bir önemi yok ama futbolcular insan olduğu için tepkileri her zaman göğüsleyemezler.

Okuyoruz ki Volkan Şen profesyonelce davranmadığını için takımdan gönderilecekmiş.Dışarıda kendisine küfür edildiğinde veya ağır konuşulduğunda tepki koyup stadyumlarda oyunculara edilen küfürleri doğal karşılayanlardan başka bir karar beklemek saflık olurdu.Volkan Şen duygusal çöküntü yaşadığı bir ortamdan çıkmasını bilecektir diye düşünüyorum.Burada asıl kaybeden başkaları olacaktır.

Liverpool'dan Güzel Başlangıç


Brendan Rodgers önderliğinde yeniden yapılanma sürecinde olan Liverpool bu sezon lige iyi bir başlangıç yaparak ligde oynadığı iki maçı da kazandı ve son yıllardaki iyi başlangıçlarından birini yaptı.Yapılan hatalar sonrasında Brendan Rodgers önemli adımlar atarak takımı toparlama konusunda iyi yolda olduğunu söyleyebiliriz.

Liverpool geçmiş yıllarda o kadar inişli çıkışlı performanslar sergiledi ki en son üst üste üç maç ne zaman kazandı diye bakacak olursak geçen sezon bir kere ve 2010-2011 sezonunda iki kere üst üste üç maç kazandığını görüyoruz.Liverpool gibi bir takımın istikrar notunu düşürecek rakamlar olduğunu söyleyebiliriz.

Liverpool için bu sezon bir şeyler öngörmek zor olabilir ama en azından takımın istikrarlı bir yolda gitmesi ve gelecek adına umut vermesi gerekir.Şampiyonluk şu an için uzak olsa da en azından şampiyonlar ligini zorlayacak bir takım olarak Liverpool'u görmek taraftarları mutlu kılacaktır diye düşünüyorum.

Arda Turan Transferi


Transfer döneminde Arda Turan'ın Türkiye'ye transferi konuşuldu ama öyle gözüküyor ki Arda Turan bu sezon için Türkiye'ye dönmeyecek.Fenerbahçe Arda Turan'ı transfer etmek için çaba gösterdiğinde hemen Arda Fenerbahçe'ye gelir mi tartışmaları başladı ve geldiği takdirde neler olabileceği hakkında düşünceler açıklandı.Kısacası kamuoyu Arda üzerinden konuşulacak bir konu buldu.

Bana kalırsa Arda Turan Türkiye'ye gelirse bu Fenerbahçe olmayacaktır diye düşünüyorum.Çünkü Türkiye bir ülkede bir takım ile özdeşleştikten sonra ve sürekli o takımın bir parçası olduğunu söyledikten sonra rakip takımı gitmek kendisi açısından hayırlı bir karar olmayacaktır ve her hafta nasıl oynarsa oynasın sürekli gündem konusu olacaktır ve bu ortamdan kaçtığını düşünürsek tekrardan kendisini bu ortamın içine atması mental açıdan kendisini zorlayacaktır.

Şu an için Arda Turan transfer haberleri durulmuş gibi görünüyor ama gelecek sezon çok sıkı bir çekişme olacaktır diye düşünüyorum.Yabancı sınırlamasını da düşünürsek Arda Turan Türk takımları için bir elmas değerinde gibi görünüyor.

Fernandes Skora Katkı Yaptı mı...


Beşiktaş'ın saha içindeki lideri konumunda olan Manuel Fernandes hem oyuna hem de skora verdiği katkı ile takımının en değerli oyuncusu durumunda aşikar.Fernandes'in istekli olduğu her maçta Beşiktaş skoru elde etmesi başardı ve bu sezon da Fernandes takımını yönlendirme konusunda oldukça başarılı gözüküyor.

Fernandes transfer edildiğinde diğer Portekizliler kadar konuşulmuyordu ama görülüyor ki o transferler arasında en hayırlı transfer Manuel Fernandes oldu.Geldiği günden beri performansına bakacak olursak gol attığı veya asist yaptığı yani skora katkı yaptığı maçları kazanma oranı oldukça yüksek.Fernandes bugüne kadar 41 maçta gol veya asist olarak skora katkı vermiş ve Beşiktaş bu 41 maçın sadece 3'ünde kaybetmiş.Bu maçların bu sezonki Tromso maçı, geçen sezonki Gaziantepspor deplasmanı ve Galatasaray deplasmanı olduğunu görüyoruz.

Takımında liderlik rolüne soyunan bir oyuncu için bu oranlar gayet iyi diyebiliriz.Manuel Fernandes istekli olduğunda, yeteneklerini kullandığında, hücum konusunda iyi işler yaptığında Beşiktaş kaybetmek nedir bilmiyor ve bu durumun Beşiktaş'ın şu anki durumunu dikkate aldığımızda kıymetli olduğunu söyleyebiliriz.Beşiktaş'ın bu sezon bir başarı elde edebilmesi için Manuel Fernandes'in oynama isteğini her zaman en üstte tutmasını bilmelidir.Beşiktaş için bu geçiş döneminin hasarlarını en aza indirmek için bu şart gibi duruyor.

2 Temmuz 2013 Salı

Hedefinden Uzak Olan Miroslav Stoch


Fenerbahçe'ye transfer nedeni olarak şampiyonlar liginde mücadele eden bir takım olduğunu söyleyen Miroslav Stoch'un şu ana kadar şampiyonlar liginde grup maçlarında bir dakika bile oynamışlığı yok ve tercihini şampiyonlar liginde oynamak olarak belirleyen bir oyuncu için son derece kötü bir durum.

Fenerbahçe'ye 2010 senesinde dahil olan Miroslav Stoch ilk senesinde Fenerbahçe'nin şampiyonlar ligi elemesinde Young Boys'a elenmesiyle grup aşamasını göremedi.2011/2012 sezonunda Fenerbahçe Türkiye Futbol Federasyon'u tarafından avrupaya gönderilmemesinden dolayı Miroslav Stoch için avrupa yine ulaşılamaz bir yer oldu.Geçen sezon da Fenerbahçe'nin elemeye takılmasıyla birlikte 3 sezon formasını giydiği Fenerbahçe'de şampiyonlar ligi grup maçını görememiş oldu.

Bugüne geldiğimizde 2011'den bu yana çözülememiş olayların olması sebebiyle UEFA'nın Fenerbahçe'yi cezalandırması – daha kesinleşmediğini belirtelim – takımı olduğu kadar Miroslav Stoch'u da fazlasıyla etkileyecektir.21 yaşında bir takımı şampiyonlar liginde boy göstermesinden dolayı tercih ettikten sonra oynadığı 3 sezon boyunca hedeflediği kulvardan uzak kalması – 3 sezon ile sınırlı da kalmayabilir – genç olması sebebiyle Miroslav Stoch'a zarar verecektir diye düşünüyorum.

Miroslav Stoch büyük ihtimalle şampiyonlar liginde oynayan bir takıma giderek avrupa arenasında göstereceği performansla bir üst basamağa çıkarak herkesin hayalini süsleyen takımlara gitmeyi hedefliyordu diye tamhin ediyorum.Chelsea'den Fenerbahçe'ye gelmesini kendisini ispatlamak zorunda olmasına bağlıyorum ve bu anlamda kendisi açısından iyi bir karardı.Aynı şekilde Fenerbahçe'de kulüplerimizin fazla yapmadığı bir şeyi yaparak hedefi olan genç yetenekli bir oyuncuya yatırım yaparak hem oyuncunun yeteneklerinden yararlanmak istedi hem de oyuncunun hedefine ulaşmak için yarattığı hırstan yararlanmak istedi.Bu açıdan hem oyuncu için hem de kulüp son derece faydalı bir anlaşma olarak görünüyordu.

Ama Aykut Kocaman'ın şampiyonlar ligi karnesinin zayıf olması aynı zamanda takımın avrupaya gönderilmemesi Miroslav Stoch'dan beklenen patlamanın gerçekleşmemesine neden oldu ve hala avrupa için Miroslav Stoch olmaya aday bir oyuncu olarak görünüyor.Avrupanın gözünde oldum havasını gösterebilmesi için avrupa sahnesinde yer alması gerekiyor ama 3 sezonu bu anlamda boşa gitti ve önümüzdeki birkaç sezonun da gitmesi muhtemel.

Peki Miroslav Stoch bundan sonra nasıl bir yol izlemeli sorusuna cevap arayacak olursak eğer Fenerbahçe avrupadan men edilirse hedeflerini hala gerçekleştirememiş bir oyuncu olarak kendimi tekrardan avrupanın takip edilen oyuncuları arasına sokmak için Fenerbahçe'den ayrılmayı düşünebilir.Yeni bir teknik ekip var ve yeni bir anlayış olacaktır.Bu kararında ne kadar etkili olur bilemem ama kafasının bir köşesinde gitmek olacaktır.

Fenerbahçe ceza almazsa o zaman Miroslav Stoch için yeni bir dönem başlayacaktır ve yeni hocası Ersun Yanal'a kendisini göstermek için elinden geleni yapacaktır.3 sezonluk birikimlerden sonra gelen değişimin Miroslav Stoch'a iyi geleceğii düşünüyorum ve tamamen futbola odaklanacaktır.

Fenerbahçe'nin ceza alıp almayacağı birçok şeyi belirleyecek olmasının yanında özellikle Miroslav Stoch için belirleyeici olacaktır.Hedefini avrupa arenası olarak koyan bir oyuncuyu elinizde fazla tutmak zor olacaktır.

21 Haziran 2013 Cuma

Thiago'nun Geleceği...


Barcelona'da orta sahada oynayan oyuncuların en büyük sıkıntısının forma şansı bulamama olduğunu biliyoruz.Mascherano az daha takımdan ayrılıyordu ama Guardiola defansa monte ederek bir çözüm buldu.Keita, Yaya Toure gibi oyuncular forma şansı bulamadığı için takımdan ayrıldılar.Geçen sezon takımda dahil olan Song da yeteri kadar oynayamamaktan memnun değil.

Orta sahada Xavi, Iniesta, Busquets ve Fabregas'ın olması teknik adamların tercihlerini sınırlı tutuyor ve bu isimlerin dışında başka bir oyuncu kolay kolay forma şansı bulamıyor.Son yıllarda Thiago yavaş yavaş bu durumu değiştirmeye çalışıyor ama hala tam olarak 11 oyuncusu olmuş değil.Oynama isteğinden dolayı ve Barcelona'da önünde birçok ismin olmasından dolayı transfer dedikoduları çıkması son derece normal olduğunu düşünüyorum.

Geçen sezon 27 maçta şans bulmuş ama ortalama olarak 52 dakika sahada kalmış olduğunu görüyoruz.Thiago gibi bir oyuncu bu rakamdan mutlu değildir diye tahmin ediyorum.Bu sezonu düşünürken ya takımda daha fazla dakika forma bulacağından emin olup takımda kalacak ya da kendisini farklı bir takımda ispat etmek için takımdan ayrılacak.Barcelona büyük ihtimalle takımdan ayrılmasına izin vermeyecektir ama Thiago'nun daha fazla sahada olması sağlayacak bir ortam yaratması gerekiyor.

Xavi, Iniesta ve Fabregas gibi isimleri kesmek biraz olması Thiago'nun forma şansını azaltıyor ama teknik ekip güvenerek formayı vermesi halinde Thiago en bu üç isim kadar katkı verecektir diye düşünüyorum.Barcelona son yıllarda orta saha oyuncularında görülen bu memnuniyetsizliği Thiago özelinde çözebilecek mi göreceğiz.

20 Haziran 2013 Perşembe

Andy Carroll İçin Yeni Bir Sayfa


Fernando Torres'in takımdan ayrılmasından sonra Liverpool forvet hattına takviye yapma ihtiacı hissetti ve Fernando Torres'den kazandığı parayı kullanarak Andy Carroll transferini gerçekleştirdi.Fernando Torres ile aynı özelliklere sahip olmamasına rağmen genç olması sebebiyle gelecek için yatırım olarak düşünülen Andy Carroll Liverpool kariyerinde beklenen performansı gösteremedi.Fernando Torres Chelsea transferinde hissetmiş olduğu baskının aynısını Andy Carroll da hissetti ve bu da performansına yansıdı.

Liverpool kiralık olarak gönderdiği oyuncusunu elinden çıkaracağını düşünmüyordum ama kırmızı formayı giydiği maçlarda istenileni yapamadığı için oyuncusuna güvenemedi ve kadro planlamasında yer vermedi.Teknik ekibin Carroll'a olan güveni azaldığından takımdan gönderilmesi her iki taraf için hayırlı olacaktır diye düşünüyorum.

Andy Carroll için yeni bir sayfa başlıyor ve 6 yıllık sözleşmeyi imzaladığı West Ham'da bir tık yukarıya çıkmayı başarırsa tekrardan dikkat çekmeyi başaracaktır.Bu şansını iyi kullanarak tekrardan transfer piyasasından olmayı hedeflemeli ve bu yönde çalışmalıdır.Liverpool'da olmamış olabilir ama olma ihtimali her zaman var olan bir futbolcudur.

15 Haziran 2013 Cumartesi

Önünü Görememek...


Fenerbahçe'de bir yazı rahat rahat geçirildiğini hatırlamıyorum.Ya başkan istiffa ediyor ya başkan teknik adamı kovup yeni bir sistem! yaratmaya çalışıyor ya da son yıllarda olduğu gibi şike olayları patlak veriyor.

Aykut Kocaman'ın gidişi veya Aziz Yıldırım'ın gösdermesinin ardından Abdullah Kiğılı teknik adamın bir hafta on gün içerisinde belirleneceğini söyleyip acale etmeyeceklerini sile getirmişti.Dediği süreyi çoktan geçtik ve hala teknik adam belli değil.Kendi kafalarında bir isim var gibi gözüküyor ama belirsizlik sürmeye devam ettikçe taraftar da tepki koymaya başlıyor.

Teknik adam belli değil belki ama transfer çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor ve bazı isimler açıklanmaya başlandı.Bu durum bazı kesim tarafından teknik adamın belli olduğuna işaret olsa da yönetimin teknik adam arayışları olması bunu çürütüyor gibi duruyor.Açıkca söylemek gerekirse yönetim Ersun Yanal'ı cepte tutuyor ve acaba başka bir isim olur mu diye hareket ediyor.Böyle bir planları var tabi buna plan denirse.

Belirsizlikler yetmezmiş gibi bir de UEFA'daki soruşturmada sona gelinirken ceza gündemde olması teknik adam belirsizliğinin ötesinde daha fazla bir önünü görememe durumu var.Ceza alıp almama durumu yönetimin kafasını kurcalayacağı için transfer çalışmaları ne kadar verimli olur şüpheli.Fenerbahçe avrupaya gidebilirse kriz atlatılmış olur ama bu gerginlik takıma nasıl yansır bilinmez.Gidemediği takdirde ise tüm çalışmalar sonuçsuz kalacaktır ve transfer için harcanan paralar boşa gidecektir.Sonuçta Fenerbahçe bir sezon daha avrupadan yoksun kalacak ve bir kez daha avrupadan gelemesi muhtemel paradan yoksun kalarak ekonomik anlamda sorun yaşayacak.

Yönetimin önündeki çok büyük bir kriz var ve bir şekilde çıkmayı başarırsa takımı transferlerle güçlendirerek yoluna güçlü bir şekilde gidecektir.Eğer çıkamazsa yani avrupadan men gelirse bu durum sadece takımı etkilemez, yönetim de bu cezadan gerekli payı alır diye düşünüyorum.Taraftarlar şu ana kadar desteklerini gösterseler de 2 kere avrupadan men cezası alan bir yönetime karşı bir tepki göstereceklerdir diye tahmin ediyorum.Sonucu bekleyip görmek lazım.UEFA'dan gelecek karar futbolumuzda bazı şeyleri değiştirecetir.

Gündem Gezi Parkı

Son birkaç haftadır gündemi belirleyen olaylardan ötürü blogu fazlasıyla boşladım ve hiçbir şekilde futbolu, basketbolu, transferleri takip etmedim.Daha doğrusu takip etmek içimden gelmedi.Çünkü daha önemli şeyler vardı.

Herşey gezi parkı ile başladı ama polisin orantısız şiddetiyle şu ana kadar gösterilmemiş bir şekilde hükümetin beklemediği kadar bit tepki doğdu ve halk meydanlara döküldü.Gezi parkına yapılan müdahele sonucu kendisinin yok sayıldığını düşünenler, nasıl yaşayacağıma karışma diyenler, ne yiyip ne içeceğime karışma diyenler kısacası kendisinin yok sayıldığını düşünen halk derdini anlatabilmek için meydanlara indi.

Bir tek şey diyorlardı.Bizi anlayın, bizi yok saymayın.Tek talepleri buydu.Kendilerinin anlaşılmasını istediler, kendilerine karşı şefkatle yaklaşılmasını istediler, nefes alma haklarının ellerinden alınmamasını istediler.Masumcaydı istekleri.Zaten bu kadar sürmesini sağlayan da budur.

Tek bir adım atılması haline gezi parkında bulunanlar on adım atacakları belirtmeleri bu sorunun kolay çözüleceği izlenimi vermişti ama bir türlü uzlaşı ortamı sağlanamadı.Aslında gezi parkında direnişte olan gençler ile konuşmak onları anlamaya çalışmak çok zor olmasa gerek diye düşünüyorum.Siyasetin kalıplaşmış tartışmaların çok dışında bir dile sahip olduklarından direnişçilerle dialog kurmak şimdiki siyasetçiler için zor olabilir belki ama gençlerin dilinden anlayan birilerinin sorumluluk alması gerekiyordu.

Gençlerin dilini anlamamak yapılan yanlışlar arasında yer alıyor maalesef ve çözüm için hala ciddi bir adım atılmış değil.Ortada duran sorunu inatlaşmak yerine orta yol bularak çözmek her iki taraf için de iyi olacaktır.Aslında her iki taraf demek yanlış olacaktır.Sonuçta bu yeşil herkes için gerekli ve herkesin nefes alma hakkı var.

Devletin geç de olsa bir iyilik yapıp ısrarcı oldukları projeden vazgeçtiklerini açıklamalarını ve ister polis olsun ister vatandaş olsun şiddet uygulayan herkesi yargı önüne çıkarmalarını istiyorum diliyorum.Vazgeçmeyi yenilmek olarak algılamamak gerekir.Çünkü direnişçilerin tek istedikleri parkımızı bize bırak ve sorumluluarın cezalandırılması.İleri demokrasi olarak nitelendirdiğimiz bu anlayışta bunların yapılması normal karşılanır diye tahmin ediyorum.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Yabancı Sınırlamasının Yarattığı Bonservis Bedelleri


Beko Basketbol Ligi Play off öncesi yapılan basın toplantısında Erman Kunter'in bir gazetecinin sorusuna yönelik verdiği cevapta yabancı sınırlamasının kalkması gerektiğini ve Türk oyuncularının rekabet edebilecekleri bir ortamın sağlanması gerektiğini söyledi.Ayrıca Fransa örneğini vererek yabancı sınırlamasının olmadığı ülkelerde yerli oyuncularının önünün kesilmediğini ve kaliteli yerli oyuncuların zaten oynama şansı bulduğunu söyledi.

Erman Kunter'in bu açıklaması Türk futbolunda bir türlü matematiğini tam anlamıyla oluşturamadığımız yabancı oyuncu sınırlamasının yerli oyuncular piyasası üzerindeki etkisini gösteren bir olayı hatırlattı.

Hatırlayacaksınız 2008-2009 sezonu öncesi transfer haberlerinin en başında Mehmet Topuz vardı ve özellikle Beşiktaş ve Fenerbahçe yoğun çaba gösteriyorlardı.İki kulüp Mehmet Topuz'u kadrosuna katmak için maddi anlamda ellerinden geleni yaptılar.Kazanan taraf Fenerbahçe oldu ve Mehmet Topuz imzayı attı.Aslında bu transfer şekli ilk defa olmuyor, büyük ihtimalle de son olmayacak.Mehmet Topuz transferinde konuşulan şey kendisi için verilen bonservis bedeli.Bir Türk futbolcu için verilmeyen bir bedel olduğu için kamuoyu tarafından fazlasıyla konuşuldu ki konuşulması da gerekirdi.

Peki Mehmet Topuz ne yaptı da iki büyük takımı birbirine düşürdü?Mehmet Topuz'un Fenerbahçe'ye gelmesini sağlayan son sezonuna baktığımızda forvet arkasında serbest oyuncu olarak oynadığı Kayserispor'da oynadığı 35 maçta 14 gol 6 asist istatiğini yakaladı ve Kayserispor'un ligi 7. sırada bitirmesinde büyük rol oynadı.

Kayserispor'un hücumuna verdiği katkıyla takımının her şeyi durumunda olan bir oyuncunun bonservis bedelinin 9 milyon euro olduğunu gördükten sonra acaba Mehmet Topuz ile aynı istatistikleri yakalamış ve takımını üst sıralara taşımış bir oyuncunun bonservis bedeli ne oldurdu diye düşündükten sonra denk bir örnek buldum ve karşılaştırma fırsatı doğdu.

Bundesliga'da Freiburg bu sezon kimsenin beklemediği bir şekilde sonuçlar aldı ve ligde son hafta öncesi şampiyonlar ligine gitme ihtimalini koruyorlar.Freiburg'un bu performansında en büyük katkıyı veren isim hiç kuşkusuz Max Kruse.Bu sezon Freiburg formasıyla çıktığı 38 maçta 12 gol 10 asist yaparak takımının avrupa hayalleri kurmasını sağladı.Max Kruse gelecek sezondan itibaren Gladbach forması giyecek.Peki Gladbach Max Kruse için ne kadar ödeyecek?2.5 milyon euro...

Aradaki farkı gördüğümüzde ya bizim kulüplerimiz eli bol davranırken diğer takımlar transfer yaparken kılı kırk yarıyorlar ya da bizim kulüplerimiz bu tür oyunculara gereken değeri vererek doğru yapıyorlar demek isterdim ama bu farkın oluşmasının sebebini hepimiz biliyoruz.Yabancı sınırlaması nedeniyle ihtiyaç duyulan Türk oyuncularının hak etmedikleri bir şekilde değerlenmesi sonucunda kulüplerimiz daha fazla zarar görmektedir.Zararı önlemek adına yapılması gereken tek şey oyuncunun pasaportuna değer vermek yerine oyuncunun kalitesine önem vermek olmalıdır.Ancak bu şekilde şişirilmiş bonservis bedellerinden ve hak etmeyenlere verilen önemden kurtulabiliriz.

Son olarak bu iki transfer olayını kısaca özetlersek yabancı sınırlamasının nasıl sonuçlar doğurduğunu bir kez daha anlarız diye düşünüyorum.

Yaş 25 Mevkii Forvet arkası 35 maç 14 gol 6 asist Bonservis bedeli 9 milyon euro

Yaş 25 Mevkii Forvet arkası 38 maç 12 gol 10 asist Bonservis bedeli 2.5 milyon euro

Arka Direk Savunması


Avrupa Ligi'nde finalde Benfica'yı son dakika golüyle yenerek şampiyon olan ve avrupada üst üste ikinci şampiyonluğu yaşayan Chelsea'de galibiyet golünü getiren bir duran toptan geldi.Defans oyuncusu Ivanovic'in arka direğe hareketlenerek kendisine alan yarattıktan sonra iyi yükselerek attığı gol ile yarı final mücadelesinde Fenerbahçe'nin Benfica karışısında bulduğu gol arasında benzerlikler vardı.

Benfica duran toplarda genellikle ön direk savunmasına ağırlık verdiği için arka direk savunması ikinci plana atılıyor ve arka direk savunması için hava hakimiyeti daha düşük oyuncuları koyuyorlar.Yarı final ilk maçını hatırladığımızda Fenerbahçe zaman zaman kornerlerini arka direğe kullanarak kendisine fırsat yaratmaya çalıştı ve birinde de arka direk savunmacısının hatasını iyi değerlendirerek gol bulmayı başardı.

Günümüz futbolda duran topların önemi ortadayken Benfica'nın bu tercihinin üzerine gitmek rakip takım için yapılması gerekenler listesinin başında olması gerekir.Dün oynanan final maçına baktığımızda son dakikada kullanılan kornerde Ivanovic arka direğe hareketlendi ve top kendisine gönderildive yine Fenerbahçe maçındaki arka direk savunma zaafiyeti ortaya çıkmasıyla Ivanovic bu fırsatı iyi değerlendirdi.Takımına kupayı getiren golü atma onuruna erişmiş oldu.

Tek maçlardaki başarısı ortada olan Benitez muhakkak Benfica'nın bu zaafiyetini analiz edip takımına ona göre taktik vermiştir diye düşünüyorum ki son dakikada atılan golde Benitez'in katkısını görebiliyoruz.Benfica tarafı ise bir hafta içinde ikinci önemli maçı kaybettiler ve en önemli hedeflerini gerçekleştiremediler gibi görünüyor.

14 Mayıs 2013 Salı

2013 Barcelona'ya İyi Gelmedi


Guardiola dönemi sona erdikten sonra takımın başına geçen Tito Vilanova'nın Barcelona'da neler yapacağı merak konusuydu.Guardiola'nın yardımcısı olarak çalıştığı sezonlardan dolayı takımı en iyi tanıyanlardan biri olması avantaj olarak görünse de 1. adam rolünde ilk kez olacağından bir soru işareti vardı.Ama Tito Vilanova önderliğindeki Barcelona öyle bir başlangıç yaptı ki tüm soru işaretlerini bertaraf etmeyi başardı.

2012 yılında hem gol yollarında hem de kazanma oranında tarihinin en iyi dönemi yaşayan Barcelona 2012'de oynadığı 28 maçta 24 galibiyet alarak hem ligde rakipleri ile arasında fark oluşmasını sağladı hem de şampiyonlar liginde bir üst tura çıkmayı başardı.Gol yollarındaki etkinliği de bu başarıda önemli bir yer tuttu.2012 yılında 80 gol atan Barcelona kalesinde 29 gol gördü.2012 yılı başarılı olarak nitelendirsek de özellikle Real Madrid karşısında sonuç alamaması dikkat çekiciydi.İspanya Süper Kupa'yı rakibine kaptıran Barcelona ligin ilk yarısında oynann ilk maçta da 2-2 berabere kalarak rakibine üstünlük sağlamayı başaramadı.

2012 yılı Barcelona açısından ne kadar iyiyse 2013 de o kadar kötüydü.Tito Vilanova rahatsızlığı nedeniyle takımın başında olamaması ve Tito Vilanova'nın yardımcısının takımı idare etmekte zorlanması Barcelona'nın performansını etkiledi ve hem oyun olarak hem de sonuç almada sıkıntılar yaşadılar.Sakatlıkların etkisiyle birlikte kadronun iyi bir şekilde kullanamaması Barcelona'da 2013 istatistikleri 2012'e göre düşüş gösterdi.

2012'de maç başına 2.86 gol atmayı başarırken bu rakam 2013'de 2.41 olarak göze çarpıyor.Bunun yanında defansif açıdan kalelerini bir türlü gole kapatamamalarından dolayı yedikleri goller Barcelona takımını zorladı.2012'de maç başına 1.04 gol yerken 2013'de 1.28 gol yemişler.Kötü defans performansına şu açıdan da bakabiliriz.Barcelona 2013'de oynadığı 29 maçın sadece 7'sinde gol yememeyi başardı ki bu rakam Barcelona açısından oldukça kötü.

Barcelona'nın gol sayısında gerilemesi ve kalesini gole kapatamaması doğal olarak kazanılan maç sayısını da etkiledi.Zira Barcelona sezon başındaki performansından uzak olması 2013 yılında galibiyet sayısının 16'da kalmasına neden oldu.

Barcelona'nın 2012 ile 2013 arasındaki farkından dolayı Tito Vilanova bu seneyi bir kenara bırakıp asıl gelecek sezona odaklanmak gerektiğini söyledi ve başarılı olup olmadığını gelecek sezondan sonra karar verilmesini istedi.Her ne kadar bu sezon Barcelona şampiyon olsa da Tito Vilanova rahatsızlığı nedeniyle takımının başında olmadığı maçları düşünürsek takıma ne verebileceği hakkında kesin bir karara varmak için bir sezon daha beklemek doğru olur düşünüyorum.

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Gebze Beşiktaş'ı Bekliyor


Beşiktaş yönetimi İnönü Stadyumu'nu yenileme kararını açıkladıktan sonra gelecek sezon oynayacakları bir stadyum arayışına girdiler.Seçenekler arasında İstanbul'da yer alan stadyumlar olsa da İstanbul dışı da düşünüldüğünü düşünüyorum.İstanbul dışı olarak göze batan Gebzespor'un stadı olarak gözüküyor.

Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker açıklamalarında Beşiktaş'ın Gebze'de oynayabileceğini söylemesiyle bir anda Gebze öne çıktı gibi görünüyor.Gebzespor amatör lige düşmesiyle kentteki futbol heyecanının yok olacağından dolayı Gebze'nin tekrardan futbolla iç içe olması ve büyük bir takımın kentte oynayarak ekonomik anlamda da bir getirisinin olacak olması Gebze Belediye Başkanı'nın bu açıklamayı yapma sebebi olarak görüyorum.

Beşiktaş yönetimi Gebze'de oynamak ister mi biemiyorum ama taraftar açısından bir şeyin değişeceğini sanmıyorum.En azından kendilerini yabancı bir ortamda oldukları hissine kapılmayacaktır.İlk olarak isim benzerliğinden bahsedelim.Beşiktaş'ın taraftar grubu ile Gebzespor'un taraftar grubu aynı ismi taşıyorlar.Beşiktaş'ın Çarşı Gebzespor'un Eski Çarşı...İkincisi olarak Beşiktaş'ın çarşıda buluşup yürüme ritüelini Gebze'de de yapabilirler.Gebze'de meydanda toplanıp stada doğru güzelce yürüyebilirler.

Taraftarlar için İnönü gibi bir ortamı bulmakta zorlanabilirler ama Gebze'deki stadı düşündüğümde sahaya aynı şekilde etki yapabileceklerini düşünüyorum.Yolculuk açısından da kolay olacaktır.Tek soru işareti bilet fiyatları nasıl olacağı konusudur.Eğer bilet fiyatları dengeli olursa Gebze halkından da alacağı destekle güzel bir sezon geçirebilir Beşiktaş.

Umarım Beşiktaş yönetimi Gebze seçeneği ciddi bir şekilde düşünür ve Gebze'de oynamayı tercih eder.Birkaç sene önce Fenerbahçe'yi ağırlayan kent bu sefer tüm sezon boyunca bir büyük ağırlar.Merakla bekliyoruz.