14 Haziran 2011 Salı
Shaq Hakkında Yazılmış Güzel Bir Yazı (Orkun Çolakoğlu)
Kariyeri boyunca spot ışıklarının altında durmaya bayılan, oyunuyla, söyledikleriyle ya da yaptıklarıyla mütemadiyen sansasyon yaratan Shaquille O’Neal, basketbolculuk kariyerini sonlandırdığını iki NBA final maçının arasındaki boş günün akşamında, Twitter hesabı aracılığıyla yaydığı, kısacık ve mütevazı bir videoyla duyurdu. Ne ironi! Belki de bu açıklamasının gayet olağan karşılanacağını tahmin edebildiği için bu kadar sade bir yolu seçti. Sakatlıklar nedeniyle sezonun ikinci yarısının neredeyse tamamını kaçırdıktan sonra artık emekli olacağı haberleri geliyordu. Haberler bir yana, sanki basketbolla ilgilenen herkes onun daha fazla uzatmadan bu işe nokta koyması gerektiği fikrinde sessizce birleşmiş gibiydi. Çarşamba akşamı internete yaydığı o kısa videonun ardından kimse şaşırmadı. Sadece uzun zamandır bu an için hazırda bekletilen tebrikler, övgüler ve iyi dilekler sunuldu.
Michael Jordan’ın 98 Finali’ndeki maç kazandıran son şutu gibi kusursuz bir kariyer finali imkanı çok az insanın eline geçebilir (kaldı ki MJ de daha sonra kendine hakim olamadı ve kendi filminin sonunu değiştirip bozdu) ama Shaq da sahneden bundan çok daha görkemli biçimde çekilebilirdi. Parmaklarında daha fazla yüzükle, isminin yanında daha fazla ünvanla, istatistik tablolarında daha üst sıralarda yerlerle... Ve geçmişinde daha az takımla ve onu daha fazla benimseyen taraftarlarla... Daha az takım arkadaşı ve daha az kırgınlıkla... Belki bir-iki yıl daha erken ama sezonu Şubat değil, Haziran ayında noktalayarak... Shaq ise hiçbir zaman bunlara kafa yormadı. Ulaşabileceğinden daha az başarıyla ama kendine göre hayattan alınmış daha fazla keyifle bitirdi kariyerini.
O’Neal’ın 1999’da Phil Jackson’la çalışmaya başladıktan sonra ilk iki sezonunda oynadığı oyun, belki de tarihte bir basketbolcunun çıktığı en üst noktaydı. Ve eğer bugün “Gelmiş geçmiş en iyi basketbolcu kimdi?” sorusuna Shaq yanıtını vermiyorsak ya da en azından “Jordan mı daha iyiydi Shaq mı?” sorusu üzerine kafa yormuyorsak, bunun sebebi o performansın sadece iki yıl sürmesidir. Amerikalı basketbol yazarı John Schuhmann’ın hatırlattığı gibi, 2000-2002 arasındaki Three-Peat döneminde oynadığı üç final serisinde Shaq’ın istatistikleri 35.9 sayı, 15.2 ribaund, 2.9 blok, %60 şut isabeti. 1960’larda değil, 2000’lerde; lisede değil, NBA’de; normal sezonda değil, final serilerinde... O üçlemenin son yılında, finalde kendisine hiçbir cevabı olmayan, zayıf Nets’le karşılaşmadan önceki turlarda performansı biraz ‘normalleşmişti’ ama ilk iki yılda durdurulması mümkün değildi. 2000 Finali’nin daha ikinci maçında Indiana Pacers koçu Larry Bird onu savunabilme konusunda o kadar ümitsizliğe kapılmıştı ki (ilk maçta da 21/31 isabetle 43 sayı ve 19 ribaundla oynamıştı), ikinci çeyrekten itibaren oyuncularına “Hack-a-Shaq” komutu verdi ve Shaq bir maçta 39 serbest atış kullandı. Bunların sadece 19 tanesini sokabilmesine rağmen 40 sayı 24 ribaundla maçı bitirince ve ilk çeyrekte sakatlanan Kobe Bryant’ın oyuna dönememesine rağmen Lakers kazanınca Bird taktiğinden vazgeçmişti.
Ne var ki o düzeyde çok kısa süre kalabildi Shaq. Jackson dizginlerini alana kadar aklının basketboldan çok müzik ve sinemada olduğu söylenirdi, Jackson’la elde ettiği başarılardan sonra da doyuma erken ulaştı. 2002’deki üçüncü şampiyonluğun ardından ayak başparmağındaki sakatlık nedeniyle ameliyat olması gerekiyordu ama o yaz tatilini rehabilitasyonla geçiremeyeceğini ve ameliyatın bekleyebileceğini söyleyip hazırlık kampına sakat geldi. Bir yandan da her yaz dönüşü kilosu artıyordu. Hala ligin en iyi pivotuydu ama artık istediği her maçta 30 sayının üzerine çıkabilecek gibi duran, ligin en iyi oyuncusu değildi. Ağırlaşan vücudu savunmada da giderek daha çok aksamasına sebep oluyordu. Lakers’ın Gary Payton ve Karl Malone transferleriyle havalı ama Kobe Bryant’ın tecavüz davası ve tekrar başgösteren Kobe-Shaq çatışmaları nedeniyle bir o kadar da sorunlu girdiği 2003-04 sezonunun başında O’Neal kampa yine fazla kilolarla gelince, takım sahibi Jerry Buss ile genel menajer Mitch Kupchak bunu bir kenara not ettiler ve fırtınalı sezonun sonunda, artık bir arada oynamaları mümkün olmayan iki büyük yıldızları arasında bir seçim yapmaları gerekince, 32 yaşındaki ve kilolarıyla birlikte sakatlık riski de hızla artan Shaq’la devam etmemeye karar verdiler. Hakettiği kıymetin gösterilmediğini düşünen Shaq, bunun öfkesiyle yıllar sonra ilk kez yazı yatarak geçirmedi ve 2004 güzünde Miami kampına yaklaşık 15 (bazı kaynaklara göre 20’nin üzerinde) kilo vermiş olarak geldi. Meyvesini de o sezon MVP oylamasını Steve Nash’in ardından ikinci bitirerek ve bir sonraki yıl dördüncü şampiyonluğunu kazanarak aldı.
Bu motivasyonu kendi kendine sürekli kılabilseydi, artık eski gücünden çok uzak ve sıradanlaşmış bir oyuncu olarak son bir şampiyonluk araması gerekmez, muhtemelen beşinci, hatta altıncı şampiyonluklarını daha erken kazanırdı. Ama bir zamanlar Larry Bird’e oyuncularına faul yapmaları için komut vermekten başka çare bırakmayan Shaq’ı en iyi durduran adam yine Shaq oldu. “Tarihin en iyi pivotu kim?” sorusu sorulduğunda Bill Russell, Kareem Abdul-Jabbar, Wilt Chamberlain gibilerinin arkasında kalmayı tercih etti. Eh, kendisinden başka hesap vereceği kimse yok. Ve belki de bundan sonra tarihin en eğlenceli televizyon yorumcusu olur.
Orkun Çolakoğlu
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder